Dil, bir milletin oluşmasında başlıca
rolü oynayan, milleti millet yapan unsurların başında gelir. Atatürk, “Millet,
dil, kültür ve mefruke birliği ile birbirine bağlı vatandaşların teşkil ettiği
bir siyasi ve içtimai heyettir.” Diyerek tanımladığı millet kavramının
en önemli unsurlarından biri olarak dil birliğini belirlemiştir. Yaptığı bir
dizi inkılaplarla da, dil birliğini sağlamaya çalışmıştır.
Cumhuriyet
kurulduğu zaman henüz yazı dili, bir hayli ağır ve halk tarafından anlaşılmaz
durumdaydı. Milli bir dilin kullanılmasının gerekliliğini duyan Mustafa Kemal
daha 22 Kasım 1924 tarihinde Samsun’da öğretmenlerle yaptığı konuşmasında “Efendiler,
milli terbiyenin ne demek olduğunu bilmekte artık bir güna teşevvüş (kargaşa
tarzı) kalmamalıdır. Bir de milli derbiye esas olduktan sonra onun lisanını,
usulünü ve vasıtalarını da milli yapmak zarureti gayri kabili münakaşadır
(tartışması dahi olanaksızdır)”[1]
diyerek konunun önemini belirtmiştir. 1928 yılına gelindiğinde, milli dilin yaranılması
yolundaki çalışmalara hız kazandırarak gelişmeleri bu yöne çekmiştir.
Dilin bir
milletin oluşmasındaki rolü Atatürk tarafından üzerinde durulmakla beraber,
Türkçenin Osmanlı döneminde ikinci plana itilişine bir tepki olarak da
Türkçenin zengin bir dil haline getirilmesini istemekteydi. “Milli
his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması milli
hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk Dili, dillerin en
zenginlerindendir. Yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek
istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller
boyunduruğundan kurtarmalıdır” diyen Mustafa Kemal, Türk Dil Kurumu’nun
kurulması için yönlendirmede bulunmuştur. Alfabe encümeninin imla-gramer gibi
konularda yetkili olmayışı sebebiyle, Türk Dilini tetkik etmek ve sonuçlarını
yayınlamak amacıyla, 12 Temmuz 1932 tarihinde Türk Dili Tetkik Cemiyeti
kurulmuştur.[2]
Türkçenin bir bilim ve kültür dili haline getirilmesini amaçlayan Türk Dili
Tetkik Cemiyeti, daha sonra Türk Dil Kurumu adını alır. Kurum, dünyada yeni
gelişmekte olan Türkoloji çalışmalarını takip ederek bilimsel metotlarla, Türk
dili üzerine çalışır. Değişik alanlarda yapılan çalışmalar sonucunda TDK,
Osmanlı döneminde hor görülen sadece halkın konuştuğu Türkçe’yi, yazı diline çekerek
Türkçenin gelişmesini sağlamış, milli bir dil yaratılmasında katkıda
bulunmuştur. Halk ağzından yapılan derleme tarama çalışmaları sonucu binlerce
Türkçe kelime kullanılır hale gelmiştir. Mustafa Kemal, çoğu zaman TDK’nın
çalışmalarını yakından takip etmiş, bizzat kendisi de Türkçe kelimeler
kullanarak devrin aydınlarına, yazarlarına örnek olmuştur. Türkçeleştirme akımı
içerisinde dilimize kazandırılan üçgen, artı, açı gibi terimler, Mustafa
Kemal’in kendisine aittir. TDK tarafından bilimsel terimlere binlerce Türkçe
karşılıklar önerilmiş, ders kitaplarında bunlar kullanılmıştır.
Dilin Arapça
ve Farsça olması dolayısıyla hantallaşan bilim dallarında 1932-1945 yılları
arasında toplam 5327 terimin 4299’una Türkçe karşılık bulunmuştur.[3]
Teklif edilen terimlerin ders kitaplarında yer almasıyla başarı oranı
yükselmiş, aynı zamanda öğretimde birlik sağlanmıştır. Atatürk Kurumun bu
yöndeki çalışmalarını takdir eden konuşması “Dil Kutumu en güzel ve feyzli
bir iş olarak türlü ilimlere ait Türkçe terimleri tespit ve bu suretle dilimiz
yabancı dillerin tesirinden kurtulma yolunda esaslı adımını atmıştır. Bu yıl
okullarımızda tedrisatın Türkçe kelimelerle yazılmış kitaplarla başlamış
olmasını kültür hayatımız için mühim bir hadise olarak kaydetmek isterim”
şeklindedir.
Türk diline
milli bir gelişme yaratabilmek için prüzleri yok etme ve yazı dili ile konuşma
dili arasındaki açığı kapatma yolundaki çalışmaları, dil inkılabının en büyük
başarısıdır. Uzun süren savaş yıllarından çıkmış bir toplumun ekonomi, siyaset
ve kültür alanlarında başarı sağlaması dünyada eşine az rastlanır bir durumdur.
Mustafa Kemal askeri ve siyasi başarılarının ardından geliştirdiği
politikasında, milli ve çağdaş bir toplum yaratmayı esas almıştır. Atatürk’ün
bizzat yönlendirdiği Türk Tarih Tezi gibi Güneş-Dil Teorisi de, Türklerin
tarihte en eski uygarlığı kuran millet, Türkçenin de dünya dillerinin en eski
ve yüksek kültür dili olduğuna inanmasından kaynaklanmaktadır.[4]
Ancak, dünyadaki Türkoloji çalışmalarının yeni olması ve Türkiye’de de henüz
yetişmiş dilci olmaması sebebiyle bazı yanlışlar yapılmıştır. Bunlar, Güneş-Dil
Teorisinin ortaya atılmasından önceki aşırı Türkçeleşme ve bütün dünya
dillerinin Türkçe’den yayıldığına inanılmasıdır.[5]
Mustafa
Kemal, “Hatay Meselesi dil işini geride bıraktırdı” diyerek 1938
yılında yazdığı mektupta bu konudaki memnuniyetsizliğini belirtmiştir.[6]
Bizzat kendisinin geliştirdiği Güne-Dil Teorisi ile aslında Türk dilinin
eksikliğini ortaya koyarak, yüzyıllardır dilini hor görmüş bir ulusa milli bir
güven kaynağı olmak, ünlü yabancı dilcilerin dikkatini Türk Dili üzerine
çekerek, bundan Türk ulusunu yararlandırmak ve ona eski ve köklü tarihi olduğu
kadar dili ile de övünmeyi aşılamak istemiştir.
Türk dil
kurumu kuruluşundan itibaren dil konusunda önemli çalışmalar yapmış, alanında
dünyadaki akımları takip etmiştir. 1940’lardan sonra “Dilde Türkçecilik, Öz
Türkçecilik” şekline dönüşen politikası, 1950’lerden sonra siyasi platformdaki
çekişmelerden kendisini ayıramamıştır. Osmanlı Döneminden devralınan karma bir
dil yerine, köklü bir reformla milli bir dil yaratılmış ancak, milli dilin
korunması ve işlenmesi yolunda Mustafa Kemal’in düşüncelerine paralel bir
gelişim sonraki yıllarda oldukça yavaşlamıştır. İletişimin hızla geliştiği
günümüzde, Türkçe’nin yabancı dillerin etkisinden kendisini koruması oldukça
zor olmaktadır.
[1] Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II,
Ankara 1981, s.198.
[2] Geniş
bilgi için bkz. Ayşe Önder Aktaş, Türk
Dil Kurumu’nun Kuruluşu, Faaliyetleri, Takip Ettiği Politika ve Görülen
Değişmeler (1932-1950), H.Ü. Atatürk İlke ve İnkılapları Tarihi Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1985.
[3]
İstatistiki bilgiler için bkz. Refet Ülgen, “Türkçeleşen
Terimler” Türk Dili, Seri III, s 1-3 Haziran 1945, s. 35-40
[4]
Güneş-Dil Teorisi hakkında geniş bilgi için bkz. Abdülkadir İnan, Güneş-Dil Teorisi Üzerine Ders Notları, Türk
Dil Kurumu: İstanbul 1936; Agop Dilaçar, “Kemalizmin
Dil ve Tarih Tezi.”
[5] Aşırı
Türkçenin kullanıldığı 1933-1935 yıllarında Atatürk’ün 1934 yılında kutlanan
Dil bayramına gönderdiği mesajda, taramalar sonucu elde edilen öz Türkçe
kelimeleri kullandığı görülmektedir. “Dil
bayramımızdan ötürü Türk Dili Araştırma Kurumu genel özeğinden, ulusal
kurumlarından türlü orunlarından bir çok kutun bitikler aldım. Gösterilen güzel
duygulardan kıvanç duydum. Ben de kamuyu kutlarım”, Türk Dili Bülteni, s:
10, (1934), s. 1.
Kubilay Ceylan
[1] Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II,
Ankara 1981, s.198.
[2] Geniş
bilgi için bkz. Ayşe Önder Aktaş, Türk
Dil Kurumu’nun Kuruluşu, Faaliyetleri, Takip Ettiği Politika ve Görülen
Değişmeler (1932-1950), H.Ü. Atatürk İlke ve İnkılapları Tarihi Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1985.
[3]
İstatistiki bilgiler için bkz. Refet Ülgen, “Türkçeleşen
Terimler” Türk Dili, Seri III, s 1-3 Haziran 1945, s. 35-40
[4]
Güneş-Dil Teorisi hakkında geniş bilgi için bkz. Abdülkadir İnan, Güneş-Dil Teorisi Üzerine Ders Notları, Türk
Dil Kurumu: İstanbul 1936; Agop Dilaçar, “Kemalizmin
Dil ve Tarih Tezi.”
[5] Aşırı
Türkçenin kullanıldığı 1933-1935 yıllarında Atatürk’ün 1934 yılında kutlanan
Dil bayramına gönderdiği mesajda, taramalar sonucu elde edilen öz Türkçe
kelimeleri kullandığı görülmektedir. “Dil
bayramımızdan ötürü Türk Dili Araştırma Kurumu genel özeğinden, ulusal
kurumlarından türlü orunlarından bir çok kutun bitikler aldım. Gösterilen güzel
duygulardan kıvanç duydum. Ben de kamuyu kutlarım”, Türk Dili Bülteni, s:
10, (1934), s. 1.
Yaptığı şey, yâni millî lisânı ihyâ etmek güzel bir şey lâkin yapılış gâyesi Kur'ân-ı Kerim menşeili olan kelimâtı necib milletimizin hafızasından silmek ve Kur'ân ile bağları tamamen koparmaktır. Binâenaleyh yapılan bu lisân inkılabı bizler için büyük bir felâkettir. Her türlü fikre ve görüşe saygımız sonsuz. Buda bizim fikrimiz.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
Sil