4 Nisan 2017 Salı

Dil İnkılabı ve Türk Dil Kurumu’nun Kuruluşu



Dil, bir milletin oluşmasında başlıca rolü oynayan, milleti millet yapan unsurların başında gelir. Atatürk, “Millet, dil, kültür ve mefruke birliği ile birbirine bağlı vatandaşların teşkil ettiği bir siyasi ve içtimai heyettir.” Diyerek tanımladığı millet kavramının en önemli unsurlarından biri olarak dil birliğini belirlemiştir. Yaptığı bir dizi inkılaplarla da, dil birliğini sağlamaya çalışmıştır.

            Cumhuriyet kurulduğu zaman henüz yazı dili, bir hayli ağır ve halk tarafından anlaşılmaz durumdaydı. Milli bir dilin kullanılmasının gerekliliğini duyan Mustafa Kemal daha 22 Kasım 1924 tarihinde Samsun’da öğretmenlerle yaptığı konuşmasında “Efendiler, milli terbiyenin ne demek olduğunu bilmekte artık bir güna teşevvüş (kargaşa tarzı) kalmamalıdır. Bir de milli derbiye esas olduktan sonra onun lisanını, usulünü ve vasıtalarını da milli yapmak zarureti gayri kabili münakaşadır (tartışması dahi olanaksızdır)”[1] diyerek konunun önemini belirtmiştir. 1928 yılına gelindiğinde, milli dilin yaranılması yolundaki çalışmalara hız kazandırarak gelişmeleri bu yöne çekmiştir.
            Dilin bir milletin oluşmasındaki rolü Atatürk tarafından üzerinde durulmakla beraber, Türkçenin Osmanlı döneminde ikinci plana itilişine bir tepki olarak da Türkçenin zengin bir dil haline getirilmesini istemekteydi. “Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması milli hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk Dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır” diyen Mustafa Kemal, Türk Dil Kurumu’nun kurulması için yönlendirmede bulunmuştur. Alfabe encümeninin imla-gramer gibi konularda yetkili olmayışı sebebiyle, Türk Dilini tetkik etmek ve sonuçlarını yayınlamak amacıyla, 12 Temmuz 1932 tarihinde Türk Dili Tetkik Cemiyeti kurulmuştur.[2] Türkçenin bir bilim ve kültür dili haline getirilmesini amaçlayan Türk Dili Tetkik Cemiyeti, daha sonra Türk Dil Kurumu adını alır. Kurum, dünyada yeni gelişmekte olan Türkoloji çalışmalarını takip ederek bilimsel metotlarla, Türk dili üzerine çalışır. Değişik alanlarda yapılan çalışmalar sonucunda TDK, Osmanlı döneminde hor görülen sadece halkın konuştuğu Türkçe’yi, yazı diline çekerek Türkçenin gelişmesini sağlamış, milli bir dil yaratılmasında katkıda bulunmuştur. Halk ağzından yapılan derleme tarama çalışmaları sonucu binlerce Türkçe kelime kullanılır hale gelmiştir. Mustafa Kemal, çoğu zaman TDK’nın çalışmalarını yakından takip etmiş, bizzat kendisi de Türkçe kelimeler kullanarak devrin aydınlarına, yazarlarına örnek olmuştur. Türkçeleştirme akımı içerisinde dilimize kazandırılan üçgen, artı, açı gibi terimler, Mustafa Kemal’in kendisine aittir. TDK tarafından bilimsel terimlere binlerce Türkçe karşılıklar önerilmiş, ders kitaplarında bunlar kullanılmıştır.
            Dilin Arapça ve Farsça olması dolayısıyla hantallaşan bilim dallarında 1932-1945 yılları arasında toplam 5327 terimin 4299’una Türkçe karşılık bulunmuştur.[3] Teklif edilen terimlerin ders kitaplarında yer almasıyla başarı oranı yükselmiş, aynı zamanda öğretimde birlik sağlanmıştır. Atatürk Kurumun bu yöndeki çalışmalarını takdir eden konuşması “Dil Kutumu en güzel ve feyzli bir iş olarak türlü ilimlere ait Türkçe terimleri tespit ve bu suretle dilimiz yabancı dillerin tesirinden kurtulma yolunda esaslı adımını atmıştır. Bu yıl okullarımızda tedrisatın Türkçe kelimelerle yazılmış kitaplarla başlamış olmasını kültür hayatımız için mühim bir hadise olarak kaydetmek isterim” şeklindedir.
            Türk diline milli bir gelişme yaratabilmek için prüzleri yok etme ve yazı dili ile konuşma dili arasındaki açığı kapatma yolundaki çalışmaları, dil inkılabının en büyük başarısıdır. Uzun süren savaş yıllarından çıkmış bir toplumun ekonomi, siyaset ve kültür alanlarında başarı sağlaması dünyada eşine az rastlanır bir durumdur. Mustafa Kemal askeri ve siyasi başarılarının ardından geliştirdiği politikasında, milli ve çağdaş bir toplum yaratmayı esas almıştır. Atatürk’ün bizzat yönlendirdiği Türk Tarih Tezi gibi Güneş-Dil Teorisi de, Türklerin tarihte en eski uygarlığı kuran millet, Türkçenin de dünya dillerinin en eski ve yüksek kültür dili olduğuna inanmasından kaynaklanmaktadır.[4] Ancak, dünyadaki Türkoloji çalışmalarının yeni olması ve Türkiye’de de henüz yetişmiş dilci olmaması sebebiyle bazı yanlışlar yapılmıştır. Bunlar, Güneş-Dil Teorisinin ortaya atılmasından önceki aşırı Türkçeleşme ve bütün dünya dillerinin Türkçe’den yayıldığına inanılmasıdır.[5]
            Mustafa Kemal, “Hatay Meselesi dil işini geride bıraktırdı” diyerek 1938 yılında yazdığı mektupta bu konudaki memnuniyetsizliğini belirtmiştir.[6] Bizzat kendisinin geliştirdiği Güne-Dil Teorisi ile aslında Türk dilinin eksikliğini ortaya koyarak, yüzyıllardır dilini hor görmüş bir ulusa milli bir güven kaynağı olmak, ünlü yabancı dilcilerin dikkatini Türk Dili üzerine çekerek, bundan Türk ulusunu yararlandırmak ve ona eski ve köklü tarihi olduğu kadar dili ile de övünmeyi aşılamak istemiştir.
            Türk dil kurumu kuruluşundan itibaren dil konusunda önemli çalışmalar yapmış, alanında dünyadaki akımları takip etmiştir. 1940’lardan sonra “Dilde Türkçecilik, Öz Türkçecilik” şekline dönüşen politikası, 1950’lerden sonra siyasi platformdaki çekişmelerden kendisini ayıramamıştır. Osmanlı Döneminden devralınan karma bir dil yerine, köklü bir reformla milli bir dil yaratılmış ancak, milli dilin korunması ve işlenmesi yolunda Mustafa Kemal’in düşüncelerine paralel bir gelişim sonraki yıllarda oldukça yavaşlamıştır. İletişimin hızla geliştiği günümüzde, Türkçe’nin yabancı dillerin etkisinden kendisini koruması oldukça zor olmaktadır.
           



[1] Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, Ankara 1981, s.198.
[2] Geniş bilgi için bkz. Ayşe Önder Aktaş, Türk Dil Kurumu’nun Kuruluşu, Faaliyetleri, Takip Ettiği Politika ve Görülen Değişmeler (1932-1950), H.Ü. Atatürk İlke ve İnkılapları Tarihi Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1985.
[3] İstatistiki bilgiler için bkz. Refet Ülgen, “Türkçeleşen Terimler” Türk Dili, Seri III, s 1-3 Haziran 1945, s. 35-40
[4] Güneş-Dil Teorisi hakkında geniş bilgi için bkz. Abdülkadir İnan, Güneş-Dil Teorisi Üzerine Ders Notları, Türk Dil Kurumu: İstanbul 1936; Agop Dilaçar, “Kemalizmin Dil ve Tarih Tezi.”
[5] Aşırı Türkçenin kullanıldığı 1933-1935 yıllarında Atatürk’ün 1934 yılında kutlanan Dil bayramına gönderdiği mesajda, taramalar sonucu elde edilen öz Türkçe kelimeleri kullandığı görülmektedir. “Dil bayramımızdan ötürü Türk Dili Araştırma Kurumu genel özeğinden, ulusal kurumlarından türlü orunlarından bir çok kutun bitikler aldım. Gösterilen güzel duygulardan kıvanç duydum. Ben de kamuyu kutlarım”, Türk Dili Bülteni, s: 10, (1934), s. 1.



                                                                                Kubilay Ceylan




[1] Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, Ankara 1981, s.198.
[2] Geniş bilgi için bkz. Ayşe Önder Aktaş, Türk Dil Kurumu’nun Kuruluşu, Faaliyetleri, Takip Ettiği Politika ve Görülen Değişmeler (1932-1950), H.Ü. Atatürk İlke ve İnkılapları Tarihi Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1985.
[3] İstatistiki bilgiler için bkz. Refet Ülgen, “Türkçeleşen Terimler” Türk Dili, Seri III, s 1-3 Haziran 1945, s. 35-40
[4] Güneş-Dil Teorisi hakkında geniş bilgi için bkz. Abdülkadir İnan, Güneş-Dil Teorisi Üzerine Ders Notları, Türk Dil Kurumu: İstanbul 1936; Agop Dilaçar, “Kemalizmin Dil ve Tarih Tezi.”
[5] Aşırı Türkçenin kullanıldığı 1933-1935 yıllarında Atatürk’ün 1934 yılında kutlanan Dil bayramına gönderdiği mesajda, taramalar sonucu elde edilen öz Türkçe kelimeleri kullandığı görülmektedir. “Dil bayramımızdan ötürü Türk Dili Araştırma Kurumu genel özeğinden, ulusal kurumlarından türlü orunlarından bir çok kutun bitikler aldım. Gösterilen güzel duygulardan kıvanç duydum. Ben de kamuyu kutlarım”, Türk Dili Bülteni, s: 10, (1934), s. 1.

2 yorum:

  1. Yaptığı şey, yâni millî lisânı ihyâ etmek güzel bir şey lâkin yapılış gâyesi Kur'ân-ı Kerim menşeili olan kelimâtı necib milletimizin hafızasından silmek ve Kur'ân ile bağları tamamen koparmaktır. Binâenaleyh yapılan bu lisân inkılabı bizler için büyük bir felâkettir. Her türlü fikre ve görüşe saygımız sonsuz. Buda bizim fikrimiz.

    YanıtlaSil