4 Mart 2017 Cumartesi

Doğu Akdeniz'de Bir Elmas: Geçmişten Günümüze Kıbrıs Adası


Giriş
     Bu hafta sizler için çok güncel bir mesele olan Kıbrıs’ı inceledik. Kıbrıs hakkında günümüzde gerçekleşen tartışmaları anlamak adına Kıbrıs’ın tarihine de bakmamız gereklidir. Bu nedenle bu yazımızda Akdeniz’in bu paylaşılamayan adasının şeceresini ele alacağız. Adanın coğrafi itibariyle bu kadar önem ve değer gördüğünü söylesek yalan olmaz sanırım. Kıbrıs zaman içerisinde çok fazla el değiştirmiş ve köklü bir geçmişe sahip bir adadır. Bu nedenle adadaki çok kültürlü yapı adayı günümüzde de önemli bir konuma yükseltmiştir. Bu yazımızda hem Kıbrıs’ı ilk çağlardan günümüze dek getirip, Kıbrıs meselesiyle birlikte araştırmaya çalışacağız. Umarım güncel tartışmaları duyduğunuzda bu yazı da aklınıza gelir ve daha bilge bir bakış açısıyla yaklaşmanıza vesile oluruz. Bu yazımızın sonunda şu ilgi çekici sorulara cevap bulacaksınız.
         İlk çağlarlarda Kıbrıs’ta hangi medeniyetler kuruldu?
         Adanın jeopolitik konumu ve yeraltı kaynakları nelerdir?
         Roma ve Bizans döneminde ada ne durumdaydı?
         Kıbrıs Osmanlı için neden önemliydi?
         Osmanlı’dan sonra Kıbrıs’ta ne gibi etnik sorunlar yaşandı?
         Kıbrıs Harekâtı neden ve nasıl yapıldı ?
         Harekâttan günümüze kadar Kıbrıs’ta neler değişti, şu an ne noktadayız?
         Kıbrıslı günümüzde ne durumda ?
1 – Kıbrıs’ın Coğrafi ve Konumu ve Genel Profili

1.1 Kıbrıs’ın Jeopolitik Konumu

    Kıbrıs, Akdeniz’in en büyük adalarından birisidir. Konumu itibariyle farklı coğrafi bölgelerin tam ortasında yer alan adaya sahip olmak demek tüm bu coğrafyalar üzerinde söz sahibi olabilmek demektir bir bakıma. Ada tam olarak Anadolu, Suriye, Levant ve Mısır bölgesinin ortasında bir konuma bulunmaktadır. Aynı zamanda Batı’ya da yakınlığıyla bölgenin en önemli merkezlerinden biri olduğunu söyleyebiliriz. Bilimsel kaynaklara göre Kıbrıs Adası’nın 3 milyon yıl önce oluştuğu ve adada canlıların da aynı dönemde ortaya çıktığı tahmin ediliyor. Adada ilk yaşam kanıtlarına ait izler Beşparmak Dağları’nda bulunmuştur. Ada Anadolu’ya çok yakın olduğu buradaki insan yerleşiminin MÖ 8000’den önce olduğu ifade edilir.  

1.2 Kıbrıs’ın Coğrafi Şekilleri
     Kıbrıs adası özellikle kıyı şekilleri itibariyle oldukça zengin ve çeşitlidir. Adanın girintili çıkıntısı yapısı bünyesinde birçok doğal zenginlik ve görülmeye değer bölgeler oluşmasına sebep olmuştur. Kuzeyinde Beşparmak Dağları, güneyinde Trodos Dağları büyük bir alanı kaplamaktadır Bu yer şekilleri sebebiyle Kıbrıs’ta yerleşimler daha çok en kuzeyde ve en güneyde gerçekleşmiştir. Bitki örtüsü bakımından tam olarak bir Akdeniz iklimi özelliğini taşıyan adada tarım faaliyetleri bakımından zeytin, portakal gibi ürünler yetiştirilmektedir.
      Kuzey Kıbrıs, şarap üreticiliği konusunda da önemli bir geçmişe sahiptir ve tahıldan sonra en önemli üreticiliği şarap konusundadır. Özellikle Karpaz bölgesi ve Girne’deki dağlık bölge şarap üreticiliği konusunda meşhurdur. Kara üzüm ve az ölçüde de beyaz üzüm yetiştirilir. Bu üzümler genellikle şarap üretimi için kullanıldığı gibi kurutulmuş üzüm olarak ve alkol üretiminde de büyük ölçüde kullanılır. Şarap üretimi genellikle köylerde ve modern cihazlara sahip olan kooperatiflerce yapılır. Sofralık üzüm de aşağı bölgelerde yetiştirilir ve ihraç için yetiştirilen sultana üzümleri en başta yer alır. Ayrıca Kıbrıs’ta büyük bir su sorunu da baş göstermektedir. Yerel kaynakların kötü kullanımı kuraklık gibi faktörler yüzünden gelecekte su konusunda daha büyük sorunlar yaşanabileceği öngörülmektedir.  Türkiye’nin adaya su boruları ile su taşıdığını bilmekteyiz. Bu da bu sorunun çözülmesi adına atılmış adımlardan bir tanesidir.
2- Tarih Öncesi ve İlkçağlarda Kıbrıs
2.1 Kıbrıs’ta İlk Yerleşimler
     Kıbrıs’ta en eski yerleşimlerin Beşparmak Dağları’nın kuzeyinde ve Trodos dağlarının güneyinde başladığı tespit edilmiştir. Kısacası ilk insanlar adanın kıyı kesimlerine yerleşmiştir. İlk bölümde de bahsedildiği gibi adanın orta kesimleri yüksek dağlarla kaplı olduğu ilk yerleşimlerin kıyılara yayılmış olması son derece normaldir. Kıbrıs Adası’nda tarih öncesi dönemde insan yerleşiminin yaklaşık en erken M.Ö.10.000’de başladığı tahmin edilmektedir. Adada yaşayan avcı ve toplayıcı topluluklardan oluşan ilk yerleşimcilerin bıraktıkları izler ise en erken M.Ö. 9000 sonlarına tarihlenmekte ve adanın güney kıyılarında yer alan Aetokremnos ile batısında Akamas’da yapılan arkeolojik kazılarda adanın ilk insanlarının, Neolitik yani Yeni/Cilalı Taş Devri’nde (M.Ö. 8500–3900) buralarda yerleştikleri belirtilmektedir.

2.2 Mısır Firavunluğu Dönemi

      MÖ 1500-1450 yılları arasında Mısır firavunu III.Tuhutmose'nin orduları Kıbrıs'a sefer düzenler ve adayı hakimiyet altına alırlar. Ancak düşmanları Hitit Krallığı da Kıbrıs adasıyla ilgilenirler MÖ 1200 yılında Hitit Krallığı Yıkılınca ada tekrar Mısırlıların eline geçer ada bu dönemlerde önemli bir ticaret merkezi olmuştur.


 
2.3 Hitit Dönemi
     Hititler adayı Mısır Firavunluğundan III.Tudhaliya zamanında MÖ 1320 döneminde ele geçirirler ve adada 120 yıllık Hitit egemenliği başlar Hititliler adaya Alashiya adını verir 120 yıllık dönem içinde Hititliler bakır ihtiyaçlarının büyük kısmını bu adadan temin etmişlerdir aynı zamanda adayı sürgün yeri olarakta kullanmışlardır bu sürgünlerin meşhurlarından birisi amcası tarafından tahttan indirilen III.Hattuşili tarafından tahttan indirilen III.Murşili Uhri-Teşup'tur.


2.4 Miken Dönemi
     Mikenler Mukenai'ye yerleştikten sonra Akdeniz’de etkili olmaya başladılar adaya ilk başlarda ticaret amaçlı gelen Mikenliler daha sonra buraya yerleşmiştir. Adaya çömlek çarkını getirmiş ve tanıtmışlardır ürettikleri çömlekleri ticaret yoluyla bir çok ülkeye satmışlardır Dor saldırıları Mikenlerin adadaki konumlarını çok zayıflatmıştır.
2.5 Fenike Dönemi

    MÖ 1000 Yıllarında adaya yoğun şekilde özellikle güney doğu kısımlarına yerleştiler ve burada koloni kurdular daha sonraki yıllarda adanın tümünde kontrol sağladılar Fenikelilerin bugünkü Kıbrıslıların atası olduğu söylenir. Asurluların gelişine kadar Fenikeliler adadaki bakır madenini çok iyi kullanmış ve kalayla sağlamlaştırarak işlemişlerdir.

2.6 Asurlular
     Asur kralı II.Sargon MÖ 709 yılında Fenikelileri yenerek adayı ele geçirdi 100 yıl boyunca ada Asur yönetimine girmiştir. Asur döneminde de var olan Kıbrıs’taki şehir devletleri Asur kralına haraç vererek ve bağlılık sözü karşılığında varlıklarını sürdürmüştür iç işlerinde serbest olan bu şehir krallıklarının sayısının 10 olduğu tahmin ediliyor bu kralların görevi şehirdeki kuvvetleri kumanda etmek ve asayişi korumak olmuştur.
2.7  2.Mısır Dönemi
     Asurluların M.Ö 7.yy da güç kaybetmesinden sonra doğu Akdeniz’de Mısır egemenliği tekrar başlar Firavun Apries M.Ö 588-569 yıllarında güçlü bir donanma kuran Firavun Fenike ve Kıbrıs donanmalarını bozguna uğratır. Apries'ten sonra tahta çıkan oğlu adada Mısır egemenliği tekrar başlar şehir devletlerini yöneten Eualthon'u Mısırın Kıbrıs genel valisi olarak atar ve şehir devletleri Asur dönemindeki gibi Mısır Firavununa bağlılık sözü ve haraç vererek varlıklarını sürdürürler. Ada bu dönemde Mısır kültüründen etkilenmiştir buna örnek Kıbrıslı asillerin Mısır kültüründeki gibi giyindikleri ve yılanlı taçlar takarken yapılan heykelleridir. Kıbrıstan elde edilen keresteler Mısır donanmasını inşa etmek içinde kullanılmıştır.
2.8 Pers Dönemi
     Kıbrıs’taki Mısır egemenliği Pers kralı Cambyses Mısırı ele geçirince sona ermiştir. Perslerin adadaki hakimiyetine asıl yardımcı olan güç Fenikelilerdir Persler donanma açısından Fenikelilere güvenmiştir bunun karşılığında Persler Fenikelilerin İdaliumdaki bakır merkezlerine dokunmamış ve karışmamışlardır Perslerin ağır vergilerinden bunalan Kıbrıslılar MÖ 499 yılında ayaklanarak Salamis krallığı gibi krallıklar Pers yönetimine karşı ayaklanmıştır. Fenike kontrolündeki Amathus hariç tüm krallıklar ayaklanmıştır ancak Anadolu’dan ve Filistin’den takviye güç gönderen Persler isyanı bastırmıştır daha sonra Atinalılarda Persleri adadan atmayı denemişse de başarılı olamamışlardır. Kıbrıslıların Pers hakimiyetinde kurtulmaları için Büyük İskender’i beklemeleri gerekir.

2.9 Ptolemy Dönemi
     MÖ 323 yılında Büyük İskender'in ölmesi üzerine halefleri zengin Kıbrıs adasına göz dikmişlerdir. İskender Tyre kuşatmasında yardım ettikleri için Kıbrıs krallıklarına özerklik vermiştir ama generallerin Kıbrıs üzerindeki kavgaları başlayınca bu özerklik kısa sürmüştür. Ptolemy Soter Mısır'da Ptolemy hanedanlığını kurdu MÖ 321 yılında Kıbrıs’ı ele geçirmek için Salamis Kralı, Paphos Kralı, Soli Kralı ve Amathus Kralıyla ittifak yaptı rakibi Antigonus Ptolemy'nin bu hareketine karşılık Citium,Laptehos,Marium,Krenya krallıklarıyla ittifak kurdu Ptolemy 321 yılında bir ordu göndererek Antigonusun Kıbrıslı destekçilerini bozguna uğrattı 294 yılına kadar adayı ele geçiremedi Ptolemy hanedanının getirdiği en büyük değişiklik şehir krallıkları kaldırılarak adaya merkezi yönetim getirilmesiydi. Ptolemy hanedanı 2.5 yy boyunca adayı yönetmiş ve ada bu dönemde büyük ölçüde Helen kültüründen etkilenmiştir. MÖ 30 yılında Cleopatra intihar edince ada Romalılara devredilmiştir.
3. Roma Dönemi Kıbrıs

     MÖ 30 yılında kesin Roma hakimiyetine giren Kıbrıs her zaman bir ticaret merkezi olmuştur Romalılarda adayı ele geçirince buna devam ettiler ada 4 parçaya bölündü ve Kilikya eyaletine bağlandı Romalıların büyük saygı duyduğu Cicero’da bir süre Kıbrıs valiliği yapmıştır. Adanın yönetimi daha sonra M.Ö 22 yılında Roma Senatosuna bırakılmıştır ve bir proconsül tarafından yönetilmiştir ve ada Amathus,Lapithos,Paphos ve Salamis olarak 4 parça halinde yönetilmiştir merkez Paphos olmuştur ancak ticaret merkezi Salamis olmuştur.
Roma döneminde adada barış sağlanmıştı madencilik ve ticaret ilerlemiş bu zenginlikler halka refah sağlamıştır ve imparatorluk hazineside zenginleşmiştir.Bu dönemde adada inşaat faaliyetlerimde sürdürülmüştür kamu binaları limanlar, forumlar inşa edilmiştir.Ada Hristiyanlıkla tanışınca pagan inanışı yavaş yavaş yerini Hristiyanlığa bırakmıştır.Romalı Kıbrıs valisi Sergius Paulus Hristiyanlığa geçen ilk soylu Romalı olmuştur böyle Kıbrıs imparatorlukta Hristiyan biri tarafından yönetilen ilk yer olmuştur.


3.9 BİZANS DÖNEMİ KIBRIS

     Roma  imparatorluğu 2 parçaya bölününce Kıbrıs doğu tarafına kalmıştır ve tam 800 yıl doğu egemenliğinde kalmıştır Fenike,Suriye,Kilikya’ya bağlı bir il olarak yönetilmiştir Bizans dönemi Kıbrıs için çok sakin ve huzur içerisinde geçmiştir ta ki haçlılar gelene kadar. Bu dönemde din açısından büyük bir gelişme yaşanmıştır kilise ve devlet arasındaki bağ kuvvetlenmiştir zengin toprak sahipleri ve tüccarlar eskisi gibi ayrıcalık görmüşlerdir. Bu dönemde Ortodoks kilisesi kurulmuş ve güçlenmiştir bu kilise Kıbrıs’ta güçlü bir konuma gelmiştir sıradan halktan birisi kuvvetli birisi tarafından haksızlığa uğradığında halkı savunan bir güç haline gelmişti. Kıbrıs adası Arap Müslümanlarında ilgisini çekmiştir 632-964 yılları arasında Kıbrıs 4 kez kuşatılmıştır. Emevi devletinin kurucusu Muaviye 649 yılında 1700 gemilik bir filoyla Kıbrıs’a çıkartma yapmış ve adayı ele geçirmiştir. Kıbrıslılar Bizans’a ödedikleri 7200 altınlık vergiyi Müslümanlara vermeyi kabul etmişlerdir ve Müslümanların adayı üs olarak kullanmalarına izin vermişlerdir. Ancak Kıbrıs halkı sözlerinde durmayıp Bizans’a yardım edince Emeviler 653 yılında adaya bir sefer daha düzenlemiştir ve eski antlaşmayı tekrar yürürlüğe koymuşlardır ancak bu sefer adada bir miktar asker bırakıldı bu askerler daha sonra Yezid döneminde geri çağırılır.688 yılında Bizans imparatoru ve İslam halifesi antlaşma yaparak Kıbrıs vergilerini paylaşmıştır ancak bu vergilerin paylaşımında anlaşmazlıklar olmuş ve Arap Müslümanlar Bizanslılarla savaşmıştır. Arapların 300 yıllık egemenliği altında Kıbrıs gelişmiştir ancak Araplarla beraber adaya korsan saldırılarıda olmuştur bu saldırılarda bir çok Kıbrıslı hayatını kaybetmiştir.

     12.Yüzyılda Bizans İmparatoru Manuel Comnenos’un yeğeni Tarsus valisi Isaac Comnenos Ermenilerle yaptığı savaşta esir düşünce fidye olarak Kıbrıs vergisinden faydalanılmıştır. Ancak daha sonra sahte belgelerle Kıbrıs valisi olarak tanıtmış ve daha sonra imparator ilan etti Konstantinopolis yönetimi bu zorbaya müdahale edememiş ve Kıbrıs halkı büyük zorluklarla karşılaştı ağır vergiler, tecavüzler ve yağmaların haddi hesabı olmamıştır daha sonra Bizans donanması adayı almak için gönderilmiş ama Comnenos korsanlarla beraber bu filoyu yenmişti adada 7 yıl süren cani ve acımasız yönetiminin ardından  Comnenos’un yönetimine 3.Haçlı seferinde İngiltere kralı I.Richard son vermiştir.

4.0 Haçlı Egemenliğinde Kıbrıs
     1191 yılında,  Aslanyürekli Richard komutasındaki İngiliz Donanması'na ait üç gemi fırtınadan ötürü Kıbrıs adasına çıktı. Bizans ordusu, Richard'ın kız kardeşi dahil olmak üzere yaşayanları esir olarak aldılar ve bunu duyan Kral Richard, derhal ordusuyla adaya çıkarma yaptı. Kısa süre sonra meydana gelen muharebede İngiliz okçuları ve süvarilerinin sağladığı üstünlük ile Bizans ordusu yenilgiye uğradı. Kralın kız kardeşi ve diğer esirler serbest bırakılırken, büyük miktarda para da barış şartı olarak İngilizler'e teslim edildi. Kısa süre sonra Kıbrıslı soylular Richard'a bağlılık yemini ettiler.
               
    Kral Richard bir süre sonra adayı Tapınak Şövalyeleri'ne sattı, lakin şövalyelere büyük bir tepki geldi ve halk isyan etti. Şövalyeler, isyanı bastırsalar da adada zorluk yaşayacaklarını düşünerek Richard'a iade ettiler. Kral, bu sefer Kudüs Kralı ilan edilen Lüzinyanlı Guy'e adayı devretti ve böylece Guy, Kıbrıs'ın ilk kralı oldu. [1]

4.1 Kıbrıs'ta Batılılar
        
     Kıbrıs'ta egemenlik, Haçlılar'ın kutsal topraklardaki kalelerini kaybetmesi ile güçleşti. Hem soyluların mücadeleleri hem de Müslümanlar'ın geniş alanlara yayılması ile çaresiz kalan ada, kendi kabuğuna çekildi. Richard'ın fethinden sonraki birkaç yüzyılda ada Avrupa'nın Doğu'ya ve Güney'e açılan ticaret kapısı oldu. Bu dönemde özellikle Cenovalılar tarafından çok ilgi gördü. 15. yüzyılın sonlarına doğru ise Memlükler'e vergi ödemeye başladı ve birçok monark, sembolik hale gelmeye başladı.
           
     1489 yılında Kıbrıs Kraliçesi'nin adayı satmaya zorlanması ile Kıbrıs Haçlı Krallığı nihayete ermiş oldu. 1571 yılındaki Osmanlı Fethi'ne kadar ada, Venedikliler'in eline geçti.[2]

4.2 Kıbrıs'ta Batı Mimarisi

       Batılı egemenliğinde Kıbrıs'ta bazı binalar inşa edilmiştir. Bunların en bilindik olanlarına bir göz atalım.

Kolossi Kalesi

Girit Kapısı
Kolossi Kalesi
    Bu kale Aziz Yuhanna Şövalyeleri tarafından 13. Yüzyıla'da inşa edilmiştir. Kalenin iç kısmında dini yerler de süslemeler de bulunmaktadır. Taşlara kazınmış armalar, duvarları süslemektedir. [3]

Girit Kapısı
    1567 yılında bu kapı Venedikliler tarafından Kuzey Lefkoşa'ya yapılmıştır. Kapının yapılma amacı muhtemel bir Yunan isyanına karşı şehri korumaktır. [4]


4.3 Batı Yönetiminde Kıbrıs Ekonomisi

      Batılılar'ın adada hüküm sürdüğü birkaç yüzyıl içinde, adanın ekonomisi büyük oranda gelişmiştir. Zira, Batılılar'ın elinde ada; Avrupa'nın diğer kıtalarla olan ticaretinin merkezi haline gelmiş ve limanları hayli önem kazanmıştır.

     Haçlı yönetiminde bu ekonomik faaliyetler zaman zaman aksaklıklara uğrasa da Venedik yönetiminde, ülkenin temel geçim kaynağı olan ticaretin de pekala etkisiyle adadaki ticaret hareketleri hızlanmış ve değer kazanmıştır.



4.4 Batı Yönetiminde Ada Kültürü

     Haçlılar'ın ve Venedikliler'in yönetiminde adada var olan Yunan va azınlık olan Katolikler ile Müslümanlar'ın kültürleri bir arada yaşamaktaydı. Batılılar'ın da desteği ile adada inşa edilen Katolik Kiliseleri ile kısmen yayılan Latince ada kültürüne etki sağlamıştır. Bu yine de adanın tamamen hatta kısmi olarak bile bir asimilasyon olamamıştır. Bizans'tan kalma Yunan kültürü ve Ortodoks Kilisesi'nin gücü Batı yönetimi boyunca adada kendini hissettirmiştir.

5.Kıbrıs’ta Osmanlı Dönemi

     Osmanlı'nın denizlerde daha sonradan geliştiğini biliyoruz. Osmanlı, denizlerde ilk savaşını ve ilk yenilgisini Venedik'e karşı almıştı. Osmanlı'nın gemide pek ilerleyemeyişini Fâtih devrine kadarki umursamazlığa bağlıyorum.  Kânunî devri ile birlikte, Barbaros Hayrettin Paşa gibi Paşalarında katılması ile Akdeniz’de Avrupa ile çarpışmaya başlandı. Bu çağda civardaki çoğu ada alınmıştı lâkin Kıbrıs, daha sonraya sarkarak 2. Selim devrinde Sokullu'nun da girişimleri ile Alınmıştı. Bu konuda 2. Selim'in de istekli olduğunu, Kıbrıs halkının çağrı yaptığını[5] ayrıca verilen fetvanın da etkili olduğunu[6] biliyoruz. Osmanlı Tarafından Alınmasının ardından Yeniçeriler adaya yerleştirilerek ilk Nüfus değişimi yapılmıştır.

Alındıktan sonra Kıbrıs Osmanlı Tarafından bir "Beylerbeylik" statüsüne sokulmuştur. Ardından,  Avlonya Sancakbeyi Muzaffer Paşa Beylerbeyi tayin edilmiştir. Osmanlı, Kıbrıs'ın Türkleşmesini istiyordu. Kıbrıs'a genel iskân 22 Eylül 1572 tarihli hükümle başladı. Bir sûretinin de Alâiye, Manavgat, İçil, Bozok ve Teke kadılarına gönderildiği bu hükümde; "Karaman, Anadolu ve Zülkadriye eyâletlerinde bulunan kasabalarda her on aileden birinin nakli" isteniyordu. 1572'de yapılan kayıtlara göre Kıbrıs'a gönderilmek üzere Aksaray'dan 225, Beyşehir'den 262, Seydişehir'den 202, Anduğı'dan 145, Develihisar'dan 197, Ürgüp'den 64, Koçhisar'dan 88, Niğde'den 172, Bor'dan 69, Ilgın'dan 48, ishaklı’dan 87 ve Akşehir'den 130 olmak üzre toplam 1.689 aile belirlenmiştir[7] Fetihten sonra yeni bir mülkî yapıya kavuşan Kıbrıs, Lefkoşe idare merkezi olmak üzere 16 kazâya ayrıldı. Bu Kazalar Şu şekilde idi;


  • Tuzla Kazâsı 
  • Limasol Kazâsı
  • Piskopi Kazâsı
  • Gilan Kazâsı
  • Evdim Kazâsı
  • Magosa Kazâsı
  • Karpas Kazâsı
  • Dağ Kazâsı
  • Değirmenlik Kazâsı
  • Baf Kazâsı
  • Kukla Kazâsı
  • Hırsofi Kazâsı
  • Omorfo Kazâsı 
  • Mesarye Kazâsı 
  • Girne Kazâsı 
  • Lefkoşa (Dağ Kazâsı içinde yer alan merkezî kazâ)

Osmanlı, adadaki Hıristiyanların şehrin alınmasında ne kadar yardımcı olduğunu da göz önüne alarak onlara özel statüler verdi. Kendi dini işlerini görmelerine izin vermenin yanında, eğitimlerini de kendilerinin yapmasına izin verdi[8] Rumlar, Venedikliler altında "Köle" durumunda iken, Osmanlıların adayı Fethi ile büyük oranda, Osmanlılarca "zulüm" olarak nitelendirilen çok ağır vergilerin kaldırılmasıyla[9] tam mânâsı ile özgürlüğe kavuşmuşlardır. Batılılar'da bunu itiraf etmektedir. [10]Kıbrıs'ta Müslüman olmayanlara dini bakımdan hiçbir baskı yapılmadığı, Kıbrıs Şer'iyye sicilleri ile sabittir. O devirde, Müslüman olanların kadı tarafından Şer'iyye siciline Şahitler huzurunda kayıtları yapılmadan Müslüman sayılmamalarından dolayı, bu hususta kesin bilgilere sahibiz.  Nitekim üç asır devam eden Türk yönetimi boyunca sadece 400 Hristiyan'ın İslam'a girdiği, kayıtlardan anlaşılmaktadır. Bu sayının azlığı baskı yapılmadığının en kesin göstergesidir. Gerçekten baskı yapılsaydı bu sayı çok daha fazla olur, hatta adada Hristiyanlar parmakla gösterilecek kadar azalırdı. Ancak bu yönde bir zorlama yapılmadığı gibi; Hristiyan halkın tam
bir gönül huzuru içinde ve hareket serbestisi ile arzu ettiği yolu seçmesine özen gösterilmiştir.[11]


5.1 Osmanlı Döneminde Kıbrıs’ta Vakıflar
    Her yeni Fethedilen yerde olduğu gibi, Kıbrıs’ta da Çeşitli amaçlarla çeşitli vakıflar kurulmuştur. Kıbrıs'ta vakıfların temelini atanlar; padişah II. Selim başta olmak üzere, adanın fatihi Lala Mustafa Paşa ile Arap Ahmet Paşa, Pertev Paşa, Ağa Cafer Paşa gibi devlet erkanında olan hayırsever kişilerdir. İlk planda yapılan vakıflar Ebuussuud Efendi'nin de ifade ettiği gibi" cihada katılarak şehit olanların geride kalan ailelerine, gazilere ve fethedilen yerlerin imarında sarf edilmek üzere" kurulmuştur. Anadolu’da bulunan vakıfların bir bölümünün Kıbrıs’da bulunan vakıflara yardım  için açıldığı da bilinmektedir. Örnek vermek gerekir ise; Celâliye Vakıflarının Konya-Lefkoşe bağlantıları duruma güzel bir örnektir.

     Kıbrıs adasında fetihden sonra geçen 300 yıllık Osmanlı hakimiyetinde çok önemli vakıflar yapılmıştır. Bu vakıflar 1571'den sonra adaya yerleşen ve adayı vatan edinen Kıbrıs Türk toplumunun dini, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarına önemli katkılarda bulunmuştur. Adanın fethinden sonraki 150 yıl içinde, yani 1720 yılına kadar, vakıfların sadece Lefkoşe'de gerçekleştirdiği hizmetlerin bilançosu incelendiğinde, bu kurumun topluma ne derecede önemli katkılarda bulunduğunu görülür: Bu 150 yıl içinde, vakıflar tarafından Lefkoşe‟de 2 cami-ı kebir, 2 cami, 14 mescit, 3 medrese, 4 tekke ve zaviye, 5 hamam, 31 çeşme, 6 kütüphane yapılmıştır.51 görüldüğü gibi şehrin eğitim-öğretim ve dini hizmetlerine ilişkin bütün kurumlar ile hamam ve çeşme gibi temel ihtiyaçlara yönelik yapıların tamamına yakını vakıf yoluyla inşa edilmiş ve idame ettirilmiştir. Osmanlı idaresi boyunca, Kıbrıs'ta eğitim-öğretim kurumlarının kurulup yaşatılması da yine vakıflar aracılığıyla olmuştur. Yaklaşık 300 yıllık dönemde; ada genelinde bilinen 8 medrese, 29 sıbyan mektebi vakfedilmek suretiyle açılmış ve eğitim masrafları da vakıflar tarafından karşılanmıştır. Yine halka namazdan sonra dini dersler okutulması için, 6 camide vakıf kurulduğu bilinmektedir. Ayrıca bu dönemde Kıbrıs'ta bulunan 10 kütüphane de vakıftır.52 Bunların dışında adada kurulan tekke ve zaviyeler de vakıflar aracılığı ile kurulmuştur[12]

5.2 Kıbrıs’ın İngiltere’ye Kiralanması
     Osmanlı Devleti, 1853-1856 tarihleri arasında üç yıl devam eden Kırım Savaşı'nda İngiltere, Fransa ve Piyemonte (İtalya) ile işbirliği yaparak Rusya'ya karşı galip gelmişti. Savaş sonunda 1856 yılında yapılan Paris Anlaşması'yla Osmanlı Devleti, Avrupa Devletler Hukuku kapsamına alınarak bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü garanti altına alındı. Böylelikle Osmanlı Devleti, 18. yüzyıldan beri gittikçe artan Rus baskısından kısa bir süre için de olsa kurtulmuş oldu.
     Rusya ve İngiltere, aralarında çıkar çatışmalarına girmişlerdi. Bu çatışmada Osmanlı, Rusların Boğazları alma isteği ile karşılaştırken, İngilizlerin çıkarı açısından Osmanlı’yı koruması gerekiyordu.
1875 yılında başlayan Hersek isyanının sonunda Osmanlı Ordusu başarı kazanmasına rağmen Rusya’nın 31 Ekim 1876’da verdiği ültimatom ile mütareke imzalamak zorunda bırakıldı. Londra protokolünün Osmanlı tarafından reddedilmesi ile batı devletlerinin desteğini de kaybetti. Bunun üzerine Rusya Osmanlı’ya savaş ilân etti. Savaşı kaybeden Osmanlı, büyük toprak kayıplarına sebep olan Ayastefanos Anlaşması'nı imzalamak zorunda kaldı. 3 Mart 1878 tarihinde imzalanan bu anlaşma ile Rusya'nın Slavcılık politikası büyük bir zafer kazanmış, Osmanlı Devleti'nden önemli bir toprak kütlesi kopararak Balkanlar'da nüfuzunu arttırmıştı. Ayastefanos Anlaşması ile Rusya'nın elde ettiği askeri ve politik güç, İngiltere'nin Ortadoğu'daki emellerini tehdit etmekte idi. 19. yüzyılın başlarından itibaren Mısır ve Doğu Akdeniz'le yakından ilgilenmeye başlayan ve Kıbrıs üzerinde de hesapları olan İngiltere, harekete geçmek ihtiyacı duydu ve bu günlerde mevcut statükoda Kıbrıs'ın yeri ve adanın kıyı ile bağlantısını sağlayacak İskenderun'un alınması fikri İngiliz kabinesinde tartışıldı. Tartışmada muhalif görüşe sahip olup istifa etmek zorunda bırakılan Hariciye Nazırı Lord Derby'nin yerine Kıbrıs'ın işgalinden yana görüş belirten Lord Salisbury getirildi. Yeni Hariciye Nazırı, Ortadoğu'da artan Rus baskısı üzerine pasif kalma yerine, aktif olarak karşı çıkma eğilimindeydi. İngiltere, anlaşmalarla tespit edilip Avrupa devletleri tarafından garanti edilmiş olan statükonun Rusya tarafından bozulduğunu belirterek Ayastefanos Anlaşması'nın yeniden gözden geçirilmesini öneriyordu. Bu bağlamda, 3 Mayıs 1878'de Rusya'nın Londra Elçisi Kont Shuvalos Dişişleri Bakanlığı'na çağrılarak İngiltere'nin tekliflerini içeren bir nota verildi. İngiltere tarafından Rusya'ya verilen notayla; Ayastefanos Anlaşması'nın şartlarına itiraz edilmekte, Bulgaristan Prensliği'nin küçültülmesi ve Rusya'nın Doğu Anadolu'dan çekilmesi teklif edilmekteydi. Rusya ise; 22 Mayıs 1878 tarihinde İngiliz notasına verdiği cevapta Doğu Anadolu'nun terki dışında İngiltere'nin tekliflerini kabul ettiğini bildirdi. Hariciye Nazırı Salisbury 16 Mayıs 1878'de İngiltere'nin Kıbrıs'a yerleşmesini sağlayacak şartları araştırmak üzere İstanbul Elçisi Henry Layard'a bir talimat gönderdi ve bu tarihten sonra Londra ile İstanbul arasında gizli bir haberleşme trafiği başladı. Öte yandan, 22 Mayıs 1878'de Rusya'dan aldığı cevapla İngiltere'nin, Ayastefanos Anlaşması'nın ağır olan şartlarının tadili veya Rus emellerinin durdurulması gibi vaatlerle Osmanlı'ya nüfuz imkânı doğmuştu. 25 Mayıs 1878'de Layard, hükûmeti tarafından gönderilen ve Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında ittifak teklifini içeren mektubu saraya sundu. Bunu, İngiltere'nin Osmanlı Devleti'ni destekleyebilmesi için Anadolu'ya Malta adasından daha yakın bir üs verilmesi gerektiğini bildiren ikinci mektup ve nihayet bu yakın yerin Kıbrıs olabileceğini belirten üçüncü mektup takip etti. Bu mektuplarla İstanbul'un olaya yeteri derecede ısındırıldığını düşünerek Mabeyn Müşiri Sait Paşa'nın tavassutuyla II. Abdülhamit ile gizli bir görüşme yapan Henry Layard, gelirinin yine Osmanlı Hazinesi'ne verilmesi şartıyla Kıbrıs adasının geçici olarak İngiltere'ye terk edilmesi konusunda padişahı ikna etti. Anlaşmayla Kıbrıs idaresi İngiltere'ye bırakılmakla beraber Osmanlı Devleti'nin ada üzerindeki mülkiyet hakkı ortadan kalkmıyordu. Ayrıca, 1 Temmuz 1878'de yapılan sekiz maddelik bir ek anlaşmayla Rusya'nın Kars ve Doğu Anadolu'yu terk etmesi durumunda İngiltere'nin Kıbrıs'ı tahliye edeceği kayıt altına alındı.
     Her ne kadar adanın mülkiyeti Osmanlı Devleti'nde kalmak şartıyla yönetimi geçici olarak İngiltere'ye verilmişse de, bu husus kağıt üzerinde kaldı ve İngiltere, bir anlaşmayla şartlı olarak girdiği adayı 15-16 Ağustos 1959'da Kıbrıs Cumhuriyeti ilân edilinceye kadar elinde tuttu.[13]

5.3 Kıbrıs’ta İngiliz Dönemi

     İngiliz devrinden itibaren adada Türk-Rum savaşı başlamış,  Adanın İngilizlere kiralanmasının, "enosis" yolunda önemli bir aşama olduğunu düşünen Rumlar, Yunanistan'ın da yoğun tahrikleriyle ilhak faaliyetlerini hızlandırmaya başlamışlardır. Nitekim İngiliz yüksek komiseri daha adaya adımını atar atmaz, kendisini karşılayan başpiskopos başkanlığındaki Rumlar, yönetim değişikliğini sevinçle karşıladıklarını, çünkü İngiltere'nin Ege adaları gibi Kıbrıs'ı da Yunanistan'a vereceğine inandıklarını belirtmişlerdir.

     Türkler adanın Yunanistan'a verileceği endişesi ile İngiliz idaresine destek oldukları halde, İngilizler reorganizasyon ve tensikât maskesi altında iş başındaki Türkleri emekliye sevk edip yerlerine Rum memurları tayin ettiler. Bunun neticesi olarak ekonomik sıkıntıya giren Kıbrıs Türk halkının bir kısmının adadan ayrılarak Anadolu'ya göç etmesi adadaki nüfus dengesinin Türkler aleyhine bozulmasına neden oldu. Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'na Almanya'nın yanında katılmasıyla İngiltere 5 Kasım 1914 tarihinde Kıbrıs'ı tek taraflı olarak ilhâk etti. Osmanlı Devleti ise bu ilhâkı sadece protesto etmekle yetindi. Bu durum karşısında İngiliz tâbiiyetine girmek istemeyen 8.000 kadar Türk ailesi Anadolu'ya göç etti.

     Rumların Enosis emellerini gerçekleştirme çalışmalarını önlemek için teşkilatşanan Türkler, “Meclis-i Millî” adlı meclis toplayarak adanın yeniden Osmanlı’ya verilmesi gerektiğini savundular. Lozan anlaşması ile Kıbrıs’ta İngiliz hakimiyeti resmen tannmış oldu[14] İngilizler, 2. Dünya savaşında Yunanistan’ın İngiliz tarafına katılması karşılığında Kıbrıs’ı yunanlara verebileceğine dair teklif vermelerine karşın Yunanlar bu teklifi reddederek katılmamışlardır.  İngiliz Hükümeti, adaya Muhtar olarak Lord Winster’i tayin etti.  Vali Winster de seçtiği bir "İstişâre Meclisi" ile adayı yönetmeye devam etti. Daha sonra 15-20 Ocak 1950 tarihinde Kıbrıs’ın Yunanistan’a ihlâkı tekrar istendi. Bunu da kabûl etmeyerek adaya muhtariyet verilmesi konusunda yeni adımlar atarak anayasa teklifi sunan İngiltere’nin teklifi kabûl edilmedi. Barışçı yollardan "enosis"i gerçekleştiremeyeceklerini anlayan Rumlar 1953 yılında kurdukları "EOKA" terör örgütünü 1 Nisan 1955'te harekete geçirdiler. Grivas'ın komutasındaki "EOKA" yayınladığı bildiriyle İngilizleri ve Türkleri düşman ilan edip onları imha edeceklerini açıkladılar. "Enosis" uğruna birçok İngiliz ve Kıbrıslı Türk "EOKA"nın kurbanı oldu. İngiltere "EOKA"nın üzerine fazla gitmedi. Şiddet eylemleri karşısında kendini koruma ihtiyacı hisseden Kıbrıs Türk Halkı 1 Ağustos 1956 tarihinde "Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı"nı (TMT) kurdu. TMT Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhakı teşebbüslerine karşı başarılı mücadeleler yaptı. Rumların "enosis" çabaları karşısında Kıbrıs Türkleri TMT'nın dışında da faaliyetlerini gerçekleştirdikleri; Millî Cephe Partisi, Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu, Kıbrıs Millî Türk Halk Partisi, Kıbrıs Türk Kurumları Birliği, Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu ve Kıbrıs Millî Türk Birliği gibi cemiyetler kurdular. Şiddet eylemlerinin artması üzerine Kıbrıs Valisi Mareşal Harding, başta Makarios olmak üzere Rum liderlerle "self-government" üzerinde anlaşmaya çalıştı. Bu teklifi de kabul etmeyen Rum liderleri Makarios ve Kipriyanu Atina'ya gitmek üzere iken yakalanarak sürgüne gönderildi. Diğer yandan İngiltere Başbakanı Mc Millan adanın Türk ve Rum tarafları ile birlikte Türkiye, Yunanistan ve İngiltere tarafından ortak yönetilmesi teklifini getirdi. Yunanistan'ın reddetmesine rağmen, İngiltere Mc Millan planını yürürlüğe koydu. Plan gereğince Türkiye temsilcisinin 1 Ekim 1958'de resmen ve fiilen görevine başlaması üzerine Yunanistan görüşme masasına oturmak zorunda kaldı. Yunanistan ve Türkiye Dışişleri bakanları Zürih'te bir araya gelerek Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kurulması konusunda anlaştılar. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Adnan Menderes ve Yunanistan Başbakanı Karamanlis de 11 Şubat 1959'da 27 maddelik Zürih Anlaşması'nı imzalayarak Kıbrıs Cumhuriyeti için ilk adımı attılar. Nihayet Kıbrıs Türk ve Rum liderleri de 19 Şubat 1959'da Londra Anlaşması'nı imzalayarak Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kurulmasını kabul ettiler. Bu anlaşmalara dayanılarak hazırlanan Kıbrıs Anayasası'nın kabulüyle 15/16 Ağustos 1959 gece yarısı "Kıbrıs Cumhuriyeti" ilan edildi. Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ilanıyla Yunanistan "enosis", Türkiye de "taksim" tezinden vazgeçmiş oldu.

6. 1974 Darbesi’ne kadar Kıbrıs Cumhuriyeti

6.1 Bağımsızlık

Adadaki bu karışıklar sonucunda Kıbrıs’ta, Yunanistan ile birleşmeyi önleyecek, Türk ve Yunan nüfusu temsil edecek, adadaki iki üssü tamamen kontrol etmesi dışında Birleşik Krallık’tan tamamen bağımsız bir ada devleti kurulması kararı alındı. Bu anlamda kurulacak yeni devlet için,Londra ve Zürich’de yapılan anlaşmalar sonrası yapılan anayasasada şu konulara parmak basılmıştı:[15]
  1. Kıbrıs bağımsız bir devlet olacaktır.
  2. Taksim(Kıbrıs’ta Kıbrıs Türkü ve Yunanlarının ayrı devletleri olması) ve enosis(Yunanistan’ın Kıbrıs ile birleşmesi) yasaklandı.
  3. Hepsi Kıbrıslı olmak üzere %60’ı Yunan ve %40’ı Türk olmak üzere, 2.000 kişilik düzenli bir ordu olacaktır.
  4. Memur elemanların %70’i Yunan, %30 Türk olacaktır.
  5. Başkan Kıbrıs Yunanı, Başkan Yardımcısı ise Kıbrıs Türkü olacaktır.
  6. Başkan, kabinede 7 Yunan bakanı seçecek, 3 Türk bakan ise Başkan Yardımcısı eliyle seçilecektir.
  7. Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ya da Maliye Bakanlığı makamlarından birinde mutlaka bir Türk olacaktır. Ama Başkan ve Başkan Yardımcısı anlaşırsa bu da dönüşümlü yapılabilecektir.
  8. Oylamanın kabulü için çoğunluk gereklidir ama Başkan ve Başkan Yardımcısı isterse, bu kararları veto edebilecektir.
  9. Birleşik Krallık garantör olacak ve adada üslerini tutabilecektir.

     Bunun yanında yapılan anlaşmalar arasında, bu yazıda sık sık duyulacak o ünlü 1960 Garantörlük Anlaşması da yer alıyordu. Bu anlaşmanın özellikle 4. maddesi uluslarası destek alınamayacağı takdirde Yunanistan, Türkiye ya da Birleşik Krallık’ın, tek başına Kıbrıs’daki devlet düzenini yeniden sağlaması için müdahele hakkı tanıyordu.

      16 Ağustos 1960 yılı, bu acılı geçmişinin ardından Kıbrıs bağımsızlığını ilan etti. Başkan olarak Başpiskopos III. Makarios, Başkan Yardımcısı olarak Dr. Fazıl Küçük seçildi. 1961’de ise 99. Birleşmiş Milletler üyesi olarak katıldı.

Kıbrıs’ın ilk başkanı, Başpiskopos  III. Makarios Makarios(solda)

Dr. Fazıl Küçük(önde), Kıbrıs’ın İlk başkan yardımcısı, Berlin’d[16]

6.2 İlk Yıllar (1960-1967)

     Adada buna rağmen Türkler ve Yunanlar arasında bir gerginlik hakimdi. Türklere azınlıkta oldukları için verilen ayrıcalıklar ve anayasasının hükümette bile bulunan Yunanistan’la birleşme taraftarlarının önünü tıkaması problemler oluşturmuştu.(Bazı söylentilere göre Makarios da bu plandan haberdardı.) Bu ortam bir de Makarios’un bu anlaşmalar çerçevesinde oluşturulan anayasada 13 maddelik bir değişiklik teklifi sunması üzerine iyice gerginleşti. Bu olaydan birkaç gün sonra, 21 Aralık 1963[17] yılında, bir Yunan polis bir Kıbrıs Türkü çifti görünüşte nufüs kağıdını incelemek için durdurdu. Bu olay kısa sürede kalabalığın toplanmasıyla büyüdü ve çatışma çıktı. Bu çatışma sonucunda Kıbrıslı çift hayatını kaybetti. Ama bu sadece acıların başlangıcıydı.Bunun için öncelikle Akritas Planı’nı bilmek lazım. Hükümetin Kıbrıs Yunanı olan kısmı tarafından hazılanan bu planda, hükümetin Kıbrıs Türkü kısmını zayıflatmak ve en sonunda Yunanistan’la birleşmek amaçlanıyordu.[18] Planın mimarı ise Makarios’a yakın isimlerden biri, Kıbrıs’ın İçişleri Bakanı Polycarpos Georgadjis’di.[19] Bu planda bu olaylarla birlikte yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başlamıştı.

     Bir Kıbrıslı çiftin hayatını kaybettiği “Kanlı Noel”den sonra, iç karışıklıklar artmaya başladı. İç karışıklıklar arttı ve Kıbrıs’ta Türk ve Yunanlar arasında çatışmalar artmaya başladı. Türkiye, jetlerini Lefkoşa üzerinde alçak uçuş yaptırmaya ve filosunu hazırlamaya girişti. Olaylar sırasında 25.000 Türk evinden olmuştu.[20] En sonunda olaylar bittiği vakit resmi kaynaklara göre 364 Kıbrıs Türkü and 174 Kıbrıs Yunanı ölmüştü.[21] Türklerin müdahelesinin kaçınılmaz olduğu sırada, Birleşmiş Milletler Kıbrıs’a müdahele etti ve “Kıbrıs’taki Birleşmiş Milletler Barış Kuvvetleri”ni (UNFICYP) kuruldu ve adaya yerleştirildi. Buna karşın Lefkoşa’da barış olmasına karşın, Kıbrıs Türkler’ine karşı saldırı Limassol başta olmak üzere devam etti. Bu arada Makarios, bir Türk saldırısının çok yakında olabileceği düşüncesiyle Kıbrıs Yunanları’ndan oluşan “Kıbrıs Ulusal Muhafızları”nın kurulması ve Yunan bir komutanın emrinde 20.000 Yunan subay ve askerlerin orduya gizlice katılması emrini verdi. Bunun üzerine Türkiye, saldırma tehdidinde bulundu. Dönemin ABD Başkanı Johnson, mektubunda Başbakan İnönü’ye Türkiye’nin sadece adadaki düzeni yeniden sağlama için saldırma yetkisi olduğunu hatırlattı; Türkiye’nin niyetinin bir ayrılık olduğunu düşündüğü ve bunu kabul edilemeyeceğini düşündüğünü söyledi. Ayrıca eğer Türkiye adaya müdahele ederse hiçbir şekilde ABD’nin askeri parça konusunda yardımcı olamayacağı ve Sovyet tehdidine karşı NATO’nun Türkiye’ye karşı çekimser bir tutumda olacağını da belirtti.[22] Bu mektup sonucunda direk bir Türk saldırısı engellenmiş oldu.
Ama Erenköy civarında Kıbrıs Türkleri bir savunma oluşturmuştu ve bu savunma Türk hükümeti tarafından silah ve gönüllülerle destekleniyordu. Kıbrıs hükümeti bunu bir risk olarak görüp, Kıbrıs ordusu ile bu savunmayı dağıtma kararı aldı. Bu orduya liderlik etmesi için ise Yunanistan’da sürgünde olan Grivas seçildi.
     Erenköy’e bu ordunun saldırısı üzerine Türk jetleri havalanıp Kıbrıs kuvvetlerini bombaladı. Makarios bu olayın üzerine Türkiye’ye durmasını, aksi takdirde bütün Kıbrıs Türkü köylerine saldırılacağını söyledi.[23] Bu olaylar sonrası da Yunanistan ile Türkiye’de kötü etkilenmişti. Önce Yunanistan Lefkoşa’da jetleri ile güç gösterisi yaptı. Ve sonra her iki taraf da Trakya’ya asker yığmaya başladı. Bunun üzerine önce eski ABD Dışişleri Bakanı Dean Acheson, sonra Birleşmiş Milletler’in atadığı arabulucu Galo Plaza bir arayol bulmaya çalıştı ama bu çalışmalar sırasıyla Yunan ve Türk tarafı tarafından reddedildi.
     Bu redlerden sonra akıp giden yıllardan 1967 olduğunda artık, üç ülke için de dönülemeyecek bir yola girecekti.

 

6.3 1967 Yunanistan Darbesi ve Harekata Doğru

     1967 yılında Yunanistan’da sağcı askeri darbe başarılı oldu. Bunun üzerine Kıbrıs’da saldırılar yeniden şiddetlendi. Bunun üzerine Türk hava saldırıları da şiddetlenmeye başladı. Buna karşın Makarios da Grivas’ın ordu üzerindeki etkisinden ve olayların geldiği yerden korkmaya başlamıştı. Grivas’ın ordusu saldırıları kesip geri çekildiği vakit 27 Kıbrıs Türk’ü hayatını kaybetmişti. Bunun üzerine Türkiye, Grivas’ın hemen Yunanistan’a geri gönderilmesi ve anlaşılan miktarın çok daha üzerinde olan Yunan birliklerin adayı terk etmesini talep etti. Makarios, Yunanistan’ın da geri adım atması üzerine 12.000 Yunan askerini ve Grivas’ı Yunanistan’a yeniden yolladı. Türkler bu hükümet zayıflığından faydalanarak bölgesel bir yönetim ilan etti. Bu yönetim yasadışı sayılsa bile artık Makarios, Yunanistan ile birleşmenin imkansız olduğunu kabul etmişti. Ayrıca Türklerin belli bir miktarda özerk olmasına daha sıcak bakılmaya başlanmıştı. Ama bu sefer hükümet ile görüşmek yerine görüşmeler, Türk ve Yunan Cemaat meclisi liderleri Rauf Denktaş ve Glafcos Clerides ile yapıldı. Bu görüşmelerde fazla ilerleme kaydedilmedi.1971 yılında Grivas geri döndü ve örgütünü bir daha tertiplemeye başladı. Bu sefer Makarios’da birleşme için bir engeldi. Bunun üzerine örgüt yeniden dönmüşken 1974’de beklenmeyen oldu ve Grivas öldü. Nikos Sampson (bu çatışmalarda önemli bir isim) bu sefer harekete geçti. Kıbrıs Ulusal Muhafızları’nın desteğini alan Sampson, Makarios’u devirdi ve Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’ni ilan etti. Makarios, İngiliz üsleri yardımıyla ülkeden kaçtı. Bu olaydan sonra 5 gün boyunca Türkiye, bu yeni enosis ve Yunan askeri hükümeti taraftarı hükümete karşı Birleşik Krallık’ı Garantörlük Anlaşması’nı uygulamaya çağırdı. Karşı taraftan red alınca Bülent Ecevit son çareye başvurmak zorunda kaldı.
Sekiz gün boyunca Kıbrıs’ı yöneten Nikos Sampson[24]

7. Kıbrıs Barış Harekatı, Müzakereler ve Sonrası

7.1 Birinci Harekat

     20 Temmuz 1973 yılında, önce paraşütçülerin inmesi ile başlayan operasyondan sonra Türk ordusu Girne’ye 8 kilometre uzaklıktaki çıkartma yaptı. Karaoğlanoğlu Sahili’ne (Ki sahilin adı da bu saldırıda şehit olan Albay Halil İbrahim Karaoğlanoğlu’nun anısına verilmiştir.) 


     Çıkan Türk kuvvetleri Kıbrıs-Yunan kuvvetlerine karşı çatışmaya başladı. Çatışmaları 23 Temmuz’a kadar devam etti. Bu sırada harekatın ikinci günü, haberleşme ve koordinasyon eksikliğinden dolayı TCG Kocatepe muhribi Türk uçakları tarafından batırıldı.[25] Ama Yunan tarafında böyle olaylar gerçekleşiyordu. 21-22 Temmuz arası Kıbrıs’a Yunan komandoları gönderen uçakların bir kısmı Kıbrıs Yunanlarının açtığı ateş sonucunda düşürülmüştü. Çatışmalar 22 Temmuz’a kadar devam etti.22 Temmuz’da Birleşmiş Milletler’in baskısı üzerine, ateşkes ilanı kararı verildi. Aynı gün Türk ordusu Girne’ye girdi.

    İlk operasyon sonucunda, Kıbrıs’ın sadece %3’ü alınabilmişti ama hem Nikos Sampson’un Kıbrıs yönetimi, hem de Yunan darbe hükümeti çökmüş yerine sivil yönetimler gelmişti.

Kıbrıs’a çıkartma, 20 Temmuz 1974, geç saatler (Yeşil Türkler, Mavi de Kıbrıs olmak üzere)

7.2 Barış Görüşmeleri ve İkinci Harekat

      Ateşkes sırasında, Cenevre’de iki görüşme yapıldı. Birinci görüşme,(25-30 Temmuz) Birleşik Krallık, Yunanistan ve Türkiye arasında yapıldı. Bu toplantı sonrası, Türk yerleşim yerlerinin Yunanlar tarafından hemen boşaltılması, Türklerin ele geçirdiği yerleri genişletmemesi, ikinci bir konferans yapılması ve anayasal hükümetin yeniden kurulması kararı alındı. Ayrıca iki özerk yönetimin kurulması da burada geçti.

      İkinci görüşmlerde ama anlaşma sağlanamadı. Türkiye özellikle, federal bir hükümet talebinde bulundu[26] ama bu konuşmalarda bir anlaşma sağlanamadı. İkinci operasyon için emir verildi 14 Ağustos’ta, görüşmelerin bittiği gün ikinci harekat başladı.

      Harekat sonucunda, Kıbrıs’ın şu andaki sınırlarına ulaşıldı, yani adanın yaklaşık %37 Türk tarafına geçti. Mağusa, Güzelyurt, Lefkoşa’nın kuzeyi, bu operasyon sırasında ele geçirdi. 16 Ağustos’da silahlar tamamen sustu. Kıbrıs, artık iki parçaydı.


7.3 Operasyonlar Sonrası ,Politik Tartışmalar ve Kısa Bir Kapanış

      Kıbrıs’ın bölünmesinden sonra Ağustos 1974 Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi başladı. Devletin başkanı da Rauf Denktaş oldu, 1975’te bu yönetim Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin ilan edilmesiyle sona erdi. Bu adımın sebebi Kıbrıs’ı yeniden federal olarak birleştirmeydi. Ama Kıbrıs ve Birleşmiş Milletler bunu reddetti. Bu dönemde Kıbrıs Türk tarafı ve Yunan tarafı arasında, 2 Ağustos 1975’te imzalanan bir anlaşma ile nüfus değişimi yaşandı.[27] Sonra da 15 Kasım 1983’te günümüze kadar devam eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. Bu dönem sonrasında  ise günümüze kadar anlaşmalar zamanla yeniden açılmış ve her seferinde bir federasyon kurma niyetine oturulan masadan günümüze kadar bir sonuç çıkmamıştır.24-25 Haziran 1994’te olan Corfu’da olan Avrupa Konseyi’nde, Avrupa Birliği genişleme sürecine Kıbrıs’ı dahil edeceğini açıkladı. 5 Temmuz’da ise Avrupa Adalet Divanı Kuzey Kıbrıs’tan Avrupa Birliği’ne gelen ürünlere kısıtlama koydu. Ve adanın çektiği bir çok acıdan sonra sorunlar hala bitmiyordu.

Kısacası Kıbrıs yıllar sonra, memnun edici bir sonuçla barış içinde yaşayan tek toplum olabilirdi, ama kanlı olaylar ve ağır çatışmalar sonrasında bunun tam tersi olarak bölündü. Onlar aynı adada yaşayan ama birbirinden farklı hisseden toplumlardı ve bu ayrılık da gelecekteki politikayı derinden etkiledi.

8. Günümüzde Kıbrıs
     
Yazımızın bu bölümünde Akdeniz’in 3. büyük adası olan ve stratejik bir noktada bulunan Kıbrıs’ın nüfus yapısından, hem Rum hem Türk tarafının ekonomisinden, adadaki eğitim durumundan, ulaşım ve turizm faaliyetlerinden, kültürel yapıdan ve Kıbrıs’ta yapılmış ve yapılacak olan büyük projelerden bahsedeceğiz. Önce adadaki demografik yapıdan başlayalım.  



8.1 KKTC ve Güney Kıbrıs’ın Nüfus Yapısı 
     
2013 yılı nüfus sayımına göre KKTC’de ikamet eden kişi sayısı 286 bin 257. Bu nüfusun 150 bin 483’ünü (%52,6) erkekler, 135 bin 774’ünü (%47,4) kadınlar oluşturuyor. Güney Kıbrıs’ın nüfusu ise 2011 sayımlarına göre 838 bin 897’dir. Adanın toplam nüfusu ise 2013 sayımına göre 1 milyon 141 bindir. Adada yaşayanların %70’i Rum %29’u Türk geri kalan az bir kısım ise İngiliz, Maruni ve çeşitli ırklardan oluşan kesimdir. Adanın yüzölçümü 9251 km2 olup nüfus yoğunluğu 90 km2’dir. Adanın %33’ü Türk tarafında %67’si Rum Bilgilerden de anlaşıldığı gibi adada çoğunlukla Rumlar yaşamaktadır. 

      1745-1814 döneminde, Müslüman Türk Kıbrıslılar, Kıbrıs adasında Hristiyan Rum Kıbrıslılara karşı çoğunluğu oluşturmaktaydı. (Bu dönemde, Türk Kıbrıslıların sayısı ada nüfusunun %75'ine kadar çıktı) ( Drummond, 1745: 150 bine 50 bin, Kyprianos, 1777:  47 bine 37 bin, De Vezin: 1788-1792: 60 bine 20 bin, John M. Kinneir 1814: 35 bine 35 bin)

8.2 Adadaki İki Ülkenin Ekonomik Durumu

8.2.1 Güney Kıbrıs Ekonomisi
      Kıbrıs Cumhuriyeti (Güney Kıbrıs) ekonomisi son yıllarda başarılı ve çok yönlü olmuştur. En son IMF tahminlerine göre, kişi başına düşen milli gelir $28,331'dir, bu gelir Avrupa Birliği ortalamasının üzerindedir. Kıbrıs, yüksek potansiyelli bir altyapıya sahip olmasından dolayı denizaşırı işletmeler için yatırım bölgesi olarak görülmektedir. Kıbrıs hükümetinin ekonomi politikası, daha çok Avrupa Birliği'nin kriterlerini karşılama yönlü ilerlemekteydi. Avrupa Birliği'ne katılımın gereği olarak yeni üye ülkeler ile birlikte 1 Ocak 2008 tarihinde Euro Ekonomik Bölgesi’ne dahil oldu. Son yıllarda, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Mısır hükûmetleri arasında petrol arama görüşmeleri başladı. Bununla doğru orantılı olarak geçen senelerde Mısır ve Lübnan'la deniz bölgesinde petrol ve doğal gaz yataklarından istifade edilecek "münhasır ekonomik bölgeleri" belirleyecek bir tür anlaşmalar imzaladı. Özellikle Kıbrıs ve Lübnan, önemli miktarda petrol ve doğal gaz yatakları olduğuna inandıklarını açıklamalarında belirtti. Ancak Türk Deniz Kuvvetleri, adanın kuzeyinde fiili bir yönetim bulunması gerekçesiyle petrol aramalarına izin vermedi. Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bölge üzerinde petrol aramalarına şiddetle karşı çıkmakta ve Ağustos 2007 tarihinde adanın kuzeyinde petrol aramak için kendi hükûmetlerine bağlı Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'na yetki verdi.1959 tarihli Zürih-Londra Antlaşması'na göre tüm adanın doğal zenginliklerine Kıbrıs Türkleri de ortaktır ve bu nedenle bu anlaşmanın garantörü (koruyucusu) olarak Türkiye petrol kaynaklarını Rum kesiminin tek başına kullanmasına izin vermemektedir.2008 senesinde gayrisafi millî hasıla % 3.7 oranında büyüdü ve ülkenin 2007 yılında satın alma gücü paritesine göre gayrisafi millî hasılası ise $21.382 milyardır. 2008 tarihinde IMF tarafında dünyanın gelişmiş ekonomiye sahip 32 ülkesinden biri olarak gösterildi. Aynı zamanda IMF verilerine göre 2009 finansal krizinde sürekli büyüme içerisinde olacak tek gelişmiş ekonomi olacağı belirtildi. Eurostat'ın Haziran 2009 tarihinde açıkladığı rapora göre Kıbrıs’taki verginin gayrisafi yurt içi hasılaya genel oranı, 2006 oranlarına göre % 5 artış göstererek % 41,6 oldu. İşsizlik oranı ise Mayıs 2009'a göre % 5.3 'tür. Nisan 2009 tarihinde bu oran % 5.1 idi. Erkeklerde oran % 5.2 iken bayanlarda ise % 5.4 civarındadır. 2009’un ilk çeyreğinde Eurozone’un. Gayrisafi Yurt Hâsıla Endeksi olumlu olan tek EMU ülkesi Kıbrıs Cumhuriyeti oldu. 2008’in dördüncü çeyreğiyle karşılaştırıldığında 2009’un ilk çeyreğinde oran değişmezken senelik esasta % 1,5 oranında arttı.

     2013 yılında ise uluslararası kredi derecelendirme kurumu Moodys’in  yıllık raporuna göre Güney Kıbrıs orta vadede iflas bayrağını çekecekti. Ancak Güney Kıbrıs ekonomisi durumu toparlamayı başardı ve 2015 yılında Moodys Güney Kıbrıs’ın kredi notunu yükseltti. 

8.2.2 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Ekonomisi

KKTC para birimi olarak Türk Lirası’nı kullanır. KKTC'nin 2010 yılı gayri safi milli hasılası (GSMH) 5567.1 milyon TL'dir (3686 milyon dolar). Ülkenin 2010 yılı itibarı ile bütçesi 2.66 milyar TL olup bunun %32.6'sını Türkiye'den gelen ekonomik yardımlar oluşturmaktadır. Bu yardımların 2010 itibarı ile toplam miktarı 867.062.467 TL'dir. İşsizlik oranı 2009 yılı itibarı ile %12.40'tır. 2009 yılında 71.1 milyon ABD doları ihracata karşılık 1326.2 milyon dolar ithalat yapılmıştır. Bu duruma bakarsak ithalatın ihracata göre çok çok fazla olduğunu ve bu farkın ülkenin mali durumuna olumsuz etki yapacağını anlayabiliriz. Ancak buna rağmen KKTC’de kişi başına düşen milli gelir hızla artmış ve 2008 yılında 16.158 Dolar’a kadar ulaşmıştır.



KKTC İhracatının Mallara Göre Dağılımı
(ABD Doları Cinsinden)
2007
2008
2009
2010
NARENCİYE
22.692.324
20.502.086
13.910.934
27.166.238
SÜT ÜRÜNLERİ
20.650.394
21.628.852
20.074.239
25.836.381
RAKI
4.482.406
6.653.821
8.413.631
7.669.936
HURDALAR
8.141.653
7.283.664
4.237.831
7.669.936
KONFEKSİYON
6.790.020
3.727.264
2.326.900
4.022.957
NARENCİYE KONSANTRESİ
3.192.255
662.939
1.746.922
3.007.110
ALÇI TAŞI
1.894.924
3.927.030
2.490.925
1.889.140
İLAÇLAR
955.693
1.009.966
649.465
1.573.599
DERİLER
1.269.816
908.411
594.751
461.562
DİĞER ÜRÜNLER
8.975.744
6.354.090
9.002.188
12.579.609
GÜNEY KIBRIS’A YAPILAN İHRACAT
4.639.584
11.006.015
7.615.978
5.746.061
TOPLAM
83.684.813
83.664.138
71.063.766
96.419.909



İstihdamdaki Gelişmeler
(2004-2008)
2004
2005
2006
2007
2008
Çalışma Çağındaki Nüfus
178.117
185.455
190.423
197.660
201.796
İşgücü
96.592
93.248
101.366
99.149
101.104
İstihdam
86.914
85.583
91.815
89.787
91.223
İşsiz
9678
7665
9522
9361
9881
GKRY’de Çalışan
4655
3919
4093
2643
3252
İşgücüne Katılma  Oranı (%)
54.2
50.3
53.2
50.2
50.1
İstihdam Oranı (%)
48.8
46.1
48.2
45.4
45.2
İşsizlik Oranı (%)
10.0
8.2
9.4
9.4
9.8
Genç Nüfusta İşsizlik Oranı (%)
22.3
26.3
23.8
22.8
24.7


8.2.3 KKTC Su Temin Projesi

Toros Dağları'nın suyunun Akdeniz'den boru ile geçirilerek KKTC topraklarına taşınması işidir. KKTC'ye yılda 75 milyon m³ su ulaşacak, 50 yıl boyunca kullanma ve içme suyu ihtiyacını karşılayacaktır.

Dragon Çayı (Anamur, Mersin) üzerinde yapılacak Alaköprü Barajı'nda biriktirilecek su 23 km'lik boru hattı ile Akdeniz kıyısına getirildi. Buradan 80 kilometrelik asma boru ile Akdeniz'i geçip Kıbrıs'a çıkarılacak. Kıbrıs'a ulaşan su kıyıdan Girne yakınlarında yapılacak Geçitköy Barajı'na aktarılacak. KKTC topraklarında yapılacak iletim hatlarıyla su ihtiyacı olan alanlara ulaştırılacak. "Asrın projesi" olarak nitelendirilmektedir.

Türkiye Kısmı

Dragon (Anamur) Çayı üzerinde, 130,5 milyon m³ depolama kapasitesi, 88 m yükseklikte Alaköprü Barajı inşa edilmiştir. Baraj su tutmaya Ocak 2015'de başlanmıştır. Barajda biriken su 23 km'lik 1,500 mm çaplı boru hattı ile Akdeniz kıyısında dengeleme havuzuna ulaşacaktır.

Akdeniz Geçişi


Akdeniz geçişi önce deniz tabanından yapılması düşünülmüştür. Tabanda 1450 metrelik derin vadilerin olması bu fikirden vazgeçirmiştir. Dünyada ilk defa uygulanan askıda boru sistemi kullanılmıştır. Borular deniz yüzeyinin 250 m altında, 134 adet askı tarafından taşınmaktadır. 66 km olan deniz geçişi, 500 m uzunluk, 1600 mm çapa sahip yüksek yoğunluklu polietilen (HDPE) borularla sağlanmaktadır.


Kıbrıs Kısmı

Deniz hattından gelen su Güzelyalı terfi istasyonundan 3 km'lik boruyla Geçitköy Barajı'na ulaşacaktır. Kıbrıs'ta suyun dağıtımı amacıyla; Lefkoşa boru hattı, Girne boru hattı, Lefkoşa-İskele-Mağusa boru hattı, İskele-Dipkarpaz boru hattı, inşa edilecektir. Taşınan suyun %50,3'ü (37,76 milyon m³) içme-kullanmada, %49,7'si (37,24 m³)sulama amaçlı kullanılacak[3]. Kuraklıktan ve sulama suyu yetersizliğinden dolayı ekonomik olarak kullanılamayan Mesarya Ovası'nın 50 bin dekarlık kısmı sulanacaktır. Maliyeti 1,2 milyar ₺ olan projede Torosların suyu adaya ulaşmıştır. 28Ekim 2015 tarihinde Lefkoşa'da açılış töreni Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı tarafından yapılmıştır.

8.3 Adada Eğitim

KKTC’de Lefkoşa’da 34, Gazimağusa’da 34, Güzelyurt’ta 19, Girne’de 16, İskele ilçesinde de 14 olmak üzere (devlet ve özel okullarda dahil) toplam 114 ilkokul bulunmaktadır.

Ortaöğretim dairesine bağlı okullar ise lise ve ortaokul olarak ikiye ayrılır. KKTC’de toplam (devlet ve özel okullarda dahil) akademik (Türkiye’deki Anadolu lisesi tipi) eğitim veren 19 lise bulunmaktadır. Yine ülkede toplam 15 ortaokul bulunur. Ülkede eğitim veren meslek lisesi sayısı da 12’dir.

İlköğretim 6 yaşından başlar, 11 yaşında biter ve zorunludur. Ortaöğretim en az 6 yıl sürer ve 12 yaşında başlar. Yükseköğretim ise en az 2 yıl sürer.

Ülkede toplam 10 üniversite bulunur. Bunlar;
*Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden Bir Görüntü

Doğu Akdeniz Üniversitesi
Girne Amerikan Üniversitesi
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kuzey Kıbrıs Kampusu
Girne Üniversitesi
Lefke Avrupa Üniversitesi
Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi
Yakın Doğu Üniversitesi
Atatürk Öğretmen Akademisi
Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Lefkoşa Kampüsü
Lefkoşa İngiliz Üniversitesi

KKTC’de üniversitelerde öğrenim gören öğrenci sayısı 2016/2017 eğitim-öğretim yılı verilerine göre 93.292 kişidir. Bunların 52.135’i TC vatandaşı, 27.538’i TC dışından gelen yabancı uyruklu, 13.619 öğrenci ise KKTC vatandaşıdır.

Güney Kıbrıs eğitimi de KKTC’den pek farklılık içermemektedir. Güney Kıbrıs’ta 3 devlet 4 özel olmak üzere 7 üniversite bulunur. Bunlar;

Kıbrıs Üniversitesi
Kıbrıs'ın Açık Üniversitesi
Kıbrıs Teknoloji Üniversitesi
Avrupa Kıbrıs Üniversitesi*
Frederick Üniversitesi*
Neapolis Üniversitesi*
Nicosia Üniversitesi*

*Özel Üniversiteler 

8.4 Kıbrıs’ta Turizm ve Turistik Yerler

Kıbrıs turizm açısından çok elverişli bir bölgedir. Ülkenin ada olması, tarihi öneme sahip olduğu ve stratejik bir noktada bulunması sebebiyle ortaya çıkan eserlerin çok olması ada turizminin gelişmesinde önemli rol oynamıştır. 2011 yılı itibarıyla Kıbrıs yaklaşık 400 milyon dolar turizm geliri elde etmektedir. Ülke iklimi tüm yıl boyunca tatil için olanaklar sağlar. Yağışlar Aralık ve Ocak aylarında yoğunlaşıp ortalama deniz sıcaklığı altı ayı aşkın bir süre 20 °C ‘dir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bahar aylarında saran yabani çiçekleriyle ve havayı dolduran portakal, limon ve greyfurt çiçeği kokularıyla ünlüdür.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sahilleri yüzmek için Akdeniz'in elverişli ve güvenli, mekânlarındandır. Çoğu tatil tesislerinin modern yüzme havuzları yanında, doğu Akdeniz'in serin suları için güzel sahilleri bulunur.

Adanın iç kesiminde, Beşparmak Dağları güneyinde, geniş Mesarya ovası, Ercan Havalimanı ve ülkenin başkenti Lefkoşa bulunmaktadır. Lefkoşa şehrinin tarihi merkezi etrafı 5.5 km uzunluğunda şehir duvarı ile çevrilidir ve bu duvar hâlâ sağlamdır. Girişteki kapı Osmanlılar tarafından yapılmıştır. Doğu sahili boyunca tarihî, gelişmiş Gazimağusa kenti ve onun yanında Salamis antik kenti yer alır. Adanın en büyük yarımadası olan Karpaz yarımadası yeşil kaplumbağaların yumurtlama mekânıdır. Burada özel alanlar vardır ve giriş çıkış yasaktır.



Ülkede 2009 yılı itibarı ile 119 turistik konaklama tesisi, 15 diğer konaklama tesisi, 144 turizm ve seyahat acentesi, 25 casino ve 250 turistik restoran bulunmaktadır. Ülkedeki rehber sayısı 1192'dir. Toplam 9224 kişi turizm sektöründe çalışmaktadır.

Güney Kıbrıs’ta da her yıl düzenlenen Limasol Karnavalı şehrin en önemli festivallerinden biridir. Bunun yanında Kıbrıs Uluslararası Film Festivali önemli bir kültürel etkinliktir. Limasol’de son baharda Şarap Festivali yapılır ve bu festivale uluslararası katılım da yoğundur. Rum Kesimi’nde düzenlenen Çiçek Festivali (Mayıs), Shakespeare Geceleri, Berengaria Uluslararası Müzik Festivali (Nisan), Limasol Uluslarası Belgesel Festivali (Ağustos), Larnaka Klasik Müzik Festivali(Nisan) ve Limasol Bira Festivali (Temmuz) gibi festivaller Rum tarafının turist çekmesine oldukça katkıda bulunur.



8.4.1 Kıbrıs’ta Bulunan ve Mutlaka Görülmesi Gereken Tarihi ve Turistik Yerler 




Kıbrıs’ta bunlar gibi birçok tarihi eser bulunmaktadır. Plajlar ve tatil köylerinden bahsetmeye gerek duymadık. Zira oraların güzelliğini herkes biliyor.

Yazımızın bu bölümünde Kıbrıs’taki iki devletin ekonomisinden, eğitimden, kültürel etkinliklerden, turizm ve tarihi yerlerden bahsettik. Adada bulunan iki devletin ve iki kesimin de ekonomik durumunun gayet iyi olduğu, adanın güzellik ve eğlence dolu olduğunu yazımızın bu bölümünde sizlere aktarmak istedik. Umarız ki Kıbrıs’ta bulunan tüm toplumsal sorunlar ortadan kalkar ve adada bulunan Hristiyan ve Müslüman, Rum ve Türk halkın barış ve huzur içinde yaşadığı aydınlık bir gelecek Kıbrıs’ı bekler.

Sonuç:
Bu yazımızda son dönemde Türkiye ve bir çok ülkenin gündemindeki en önemli meselelerden birisi olan Kıbrıs Adası'nı tarihsel süreci ile birlikte inceledik. Kıbrıs gerek konumu gerekse doğal zenginliği açısından her dönemde gözde bir yer olmayı başarmıştır. Bir çok medeniyetin yönetimini yaşamış olan Kıbrıs bu açıdan oldukça zengin ve köklü bir adadır. Bu adayı farklı dönemleri ve günümüzdeki durumunu ele aldığımız bu yazımızda güncel siyasi tartışmalara tarafsız şekile yaklaşmaya çalıştık. Umarım faydalı bir yazı olmuştur.


Umut Kaya
Ertuğrul Keskin
Batuhan Kalaycı
Emrecan Çakır
Oğuz Kök
Furkan Ünal
Buğrahan Yılmaz


Dipnotlar:


[1]https://en.wikipedia.org/wiki/Kingdom_of_Cyprus
[2]https://en.wikipedia.org/wiki/Venetian_Cyprus
[3]http://romeartlover.tripod.com/Ciprfort.html
[4]https://en.wikipedia.org/wiki/Kyrenia_Gate
[5] Osmanlı İdaresinde Kıbrıs, S.48
[6] Aynı eser, S50
[7] 3 BOA., Kâmil Kepeci Tasnifi nr. 2251.54
[8] Geçmişten Günümüze Kıbrıs, Şubat 2003, Konya s39
[9] Osmanlıların vergi İmtiyazları için bkz. I. Uluslararası Kıbrıs Tetkikleri Kongresi, 14-19 Nisan 1969; Türk Heyeti Tebliğleri, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, s. 75-79, 131-133, Ankara, 1971
[10] Geçmişten Günümüze Kıbrıs, Şubat 2003, Konya Aynı  yer
[11] 32 H. Vergi Bedevi, Kıbrıs şer’ i Mahkeme Sicilleri Üzerine Araştırmalar, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yay., Ankara, 1971, s. 143
[12] Geçmişten Günümüze Kıbrıs, s48
[13] Osmanlı İdaresinde Kıbrıs s62
[14] Bu anlaşmanın 16, 20 ve 21. maddeleri Kıbrıs ile ilgilidir
[16] Bundesarchiv, B 145 Bild-F014920-0011 / Wegmann, Ludwig / CC-BY-SA 3.0 [CC BY-SA 3.0 de (http://creativecommons.org/licenses/by-sa/3.0/de/deed.en)], via Wikimedia Commons
[17] Eric Solsten, Country Studies, US Library of Congress, http://countrystudies.us/cyprus/13.htm
[18] The Republic of Cyprus (http://countrystudies.us/cyprus/12.htm), U.S. Library of Congress
[19] Hoffmeister, Frank (2006). Legal Aspects of the Cyprus Problem: Annan Plan And EU Accession. Martinus Nijhoff Publishers. s. 21. ISBN 9789004152236.
[22] http://www.cyprus-conflict.org/materials/johnsonletter.html
[23] http://news.bbc.co.uk/onthisday/hi/dates/stories/august/10/newsid_3037000/3037898.stm
[24] By αρχεία ΡΙΚ [GFDL (http://www.gnu.org/copyleft/fdl.html) or CC BY 3.0 (http://creativecommons.org/licenses/by/3.0)], via Wikimedia Commons
[25] Yıldırım, Mehmet. "Bütün yönleriyle 1974 Kıbrıs Harekatı". Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yüksek lisans tezi, 2004. 7 Kasım 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi.

[26] Birand, Mehmet Ali, 30 Sıcak Gün, s. 470, www.mehmetalibirand.com.tr/kitaplar/30_sicak_gun.pdf

[27] https://documents-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/N75/151/45/PDF/N7515145.pdf?OpenElement
[28]TRNC SPO, Economic and Social Indicators 2014, pages=2–3

 [29]KKTC 2006 Genel Nüfus ve Konut Sayımı Toplu Kesin Sonuçları KKTC Başbakanlık Devlet Planlama Örgütü
https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1br%C4%B1s_Cumhuriyeti#cite_note-econ-138   
[30]^ a b c "Cyprus Economy" (İngilizce). Republic of Cyprus. www.cyprus.gov.cy. 
[31]List of countries by future GDP (PPP) per capita estimates 
[32]Güngör, Hasan. "Güney Kıbrıs’ ta ekonomik durum beklenenden daha iyi gidiyor" (Türkçe). havadiskibris.com.
[33]Taş, Dilek (2004-09-11). "Sadrazam konaklarında turist ağırlayacak" (Türkçe). Milliyet. 1 Ekim 2013 
[34]"Kıbrıs'a 300 milyon dolarlık yatırım" (Türkçe). turizmdebusabah. 2004-01-19
[35]Karahasan, Sefa (2009-05-28). "Ada’da petrol krizi" (Türkçe). Lefkoşa:
[36] Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçiliği Yardım Heyeti Başkanlığı. KKTC Ekonomi Durum Raporu 2010
[37]KKTC Devlet Planlama Örgütü. Ekonomik ve Sosyal Göstergeler 2009 

3 yorum: